Arayış



  Ben kimim ? Kim olduğundan çok ne olduğun önemli herhalde. Hayat boyu  kendine sorduğun sorular…  Ya her seferinde farklı cevaplar verirsin ya da cevap veremezsin. Kabul et. Seni zorlayan bu soruları gündelik hayatta çokça geçiştiriyorsun. Çünkü sorulması gereken soruları soramayan sen için cevap vermek de o kadar zor olacaktır. Hayat denilen kısa oyunda, stratejisi iyi olanın kazanacağı aşikârdır. Sorular bu yüzden önemli. Zaman kaybetmeyelim. Neden ? Bence bu hayatta telafisi olmayan tek şey zamandır da ondan ya, anladın mı şimdi ? Hadi söyle sen de rüya görüyorsun. Görmüyor musun ? Rüyadan, o rüyadan hiç uyanmasan rüya olduğunu anlar mısın ? Ben anlamam galiba. Ee o zaman şuan yaşadığın hayat da rüya gibi bir şeyse...  “Aman Allahım” . Düşünmesi bile ürpertti beni, belki seni de. Dekoru inanılmaz bir sahne. Oyuna sadece oturduğun yerden bakınca her şey çok güzel. Oysa kuliste ne koşturmacalar vardır ah bir bilsen. Örtülü gerçek…   E peki gerçek nedir ? Maddi olarak algıladığın şeyler mi gerçek  ? Kör ve sağır biri de o tiyatrodaysa... Maddesel gerçeklik yetmedi sanki di mi ?

   Fiziğin sınırlarının çizilemediği yerde metafiziğin nerede başladığı da belli değildir. Gerçek olarak algıladığımız şey sadece beş duyu organı ile algıladığımız bir alanın dahilinde kalan şey ise bu sınır hatalı çiziliyor demektir. Çünkü gözün göremediği renklerin; kulağın duyamadığı seslerin varlığı bizzat fiziksel gerçeklik tarafından sabitlenmiş durumda. Öyleyse fiziksel gerçeklik gerçeğin sınırlarını belirlemiyor tam tersine onun sınırları içinde kalıyor. Bu da demek oluyor ki yanıldık, kandırıldık. Gerçeğin sınırları çok daha geniş. Hatta sınırı yok. O zaman gerçek nerede? Asıl gerçek zihinde. ”Öyleyse zihnini özgür bırak.”
   Hayat seçimlerden ibaret. Karar mekanizması sensin. Vaat edilen tek şey acı. Geri dönüş yok. Şüphe gerçeğin ta kendisi de zaman akıp gitmekte.  Sorgusuz kabullenmişlik ve şartlanmışlık kuşattı her yanı. Tutukluluk hali… Tutukluluk çünkü gerçeğin bilindiği fakat başka bir değer adına gizlendiği yerde zihinsel tutukluluk hali başlar.    Zihinlere koyulmuş ipotek…  Yani bilinçsizliğin getirdiği acı çekmeme hali, hoşnutluk tepkisizlik. Cehaletin getirdiği mutluluk. Bu yüzden cehalet mutluluktur. Kurtuluş da zihinde başlar. İnanmakla başlar. İnanmadan farkına varamazsın.  Yolu bilmek yetmez de yürümek gerekir ya hani. Evet kader sanılan şey, kapılar karşısındaki özgür seçimlerden ibarettir.

Yorumlar

Popüler Yayınlar